5 Ocak 2017 Perşembe

Sen gittin...

Sen gittin...

Yaz bitti. 
Sonbahar bitti.
Yıl bitti.
Gözümde yaş bitti.

Sen gittin.
Yarım gitti.
Canım gitti.
Nefesim gitti.

Sen gittin.
Deniz gözlerin gitti.
Pamuk tenin gitti.
Cennet kokun gitti.

Sen gittin
Ben bittim.

Gitmeseydin
Bitmeseydik.





17 Kasım 2016 Perşembe

Sensiz Beş Ay Yedi Gün

Zeynep, Meleğim, Kızım
10 Ekim doğumgünündü. Çok canım acıdı. Bir doğumgünü bile yapamadım sana. Evi çok sevdiğin balonlarla süsleyemedim. Mezarına balonlar getirdim. Orda ağlayarak "İyi ki Doğdun Zeynep" diye şarkı söyledim. Dua ettim. Doğum günü pastanı Zihinsel Engelli Çocuklar Vakfına yolladım. Ordaki çocuklar senin doğumgününü kutlayıp eğlendiler.Onların mutluluğu biraz olsun ferahlattı yüreğimi. LÖSEV de kampanya açtım. Sana hediye almak isteyenler oraya bağış yaptı. Senin vesilenle hasta çocuklara da bir nebze faydamız oldu. Başka birşey yapamadım annecim. İlk doğumgünün acılar içinde geçti.
Yaşasaydın bugün soranlara "kızım 13 ay 7 günlük" diyecektim. Büyük ihtimalle yürüyor olacaktın.Yaşıtlarına bakıp seni hayal ediyorum. Zeynep de şimdi böyle derdi böyle yürürdü diyorum içimden.O ameliyattan engelli olarak çıkardı diyorlar hep. Senin gözlerinin görmediğini, felç kaldığını, yürüyemediğini görmeyi de hiç istemezdim annecim. Senin acı çektiğini görmedim hiç. Kucağımda gülerken verdim seni ameliyata. Hiç acılar içinde yoğun bakımlarda görmedim. Buna da şükrediyorum biliyor musun?İnsan ne garip. Birgün çocuğumun öldüğüne şükredebileceğim hiç aklıma gelir miydi?Ama acılar içinde yaşamana dayanamazdım. Şimdi çok güzel bir yerde olduğunu biliyorum. Bu beni biraz olsun ferahlatıyor.
Biz seni çok istedik çok bekledik. Umudumuzu kaybetmişken sürpriz yapıp geldin bize.Gelişin de gidişin de çok büyük şok oldu annecim. Sen geldin biz tam olduk. Ne kadar da güzel bir aile olmuştuk.Ağabeyin belki de bu dünyadaki en iyi ağabey olmuştu.Senin üstüne titriyordu çok seviyordu.Hiç kıskanmadı hiç üzmedi bizi.Şimdi düşünüyorum da ne kadar mutluymuşum. Artık hiç bir zaman eskisi gibi içten gülemeyeceğim.Kalbimde hep bir sızı olacak.Ama kavuşacağız biliyorum.Ebedi Dünyada sana doya doya sarılıp öpeceğim.
Evladı hayatta olan bir anne sürekli onun için birşeyler yapar. Yemek yapar, emzirir, uyutur, yıkar, oynatır, ağlayınca avutur, gezdirir, eğlendirir. Ben sekiz ay böyle yaşadım ve bir günde elim kolum boş kaldı. Ama evladı ölen anne de hala onun için birşeyler yapmak istiyor, yapamıyor işte. Ne yapabilirim bugün Zeynep için diyorum hep. Ne yapsam Zeynep mutlu olur?Dua ediyorum. Gücüm yettikçe hasta çocuklara engelli çocuklara yardım ediyorum. Seni düşünüyorum. Beş dakika bir işe dalsam seni düşünmesem sanki sen üzüleceksin gibi hissediyorum. Annem beni unuttu düşünmüyor der misin?Acaba sen de beni özlüyor musun?Çok merak ediyorum. Kucağımdan beş dakika bırakamazdım seni nasıl ağlardın. Boynuma güzel başını koyup orda uyurdun.Bazen 2 saat kıpırdamadan otururdum uyanma diye. 8 ay az gibi geliyor belki insanlara ama biz o 8 ayda neler yaşadık. Ne çok ağlardın. Meğer derdin büyükmüş. Bilemedim annecim. Hakkını helal et nolur çok ağlıyor, uyumuyor dedim, şikayet ettim. Süt alerjin var diye beş ay ağzıma süt ürünü, yumurta koymadım. Derdin o sinsi tümörmüş meğer.
Beş ay bir haftadır sensizim. Hala inandırmaya çalışıyorum kendimi. Geri istedim uzun süre seni. Zeynep gelsin dedim. Gelmedin. Artık geri gelmeyeceğini, gittiğini kabul ettim. Ama bunun nasıl olduğunu hala anlayamıyorum. Gözümün önünden film şeridi gibi geçiyor 6 Hazirandan beri yaşadıklarımız. Hacettepenin koridorunda duvarda iki tane resim vardı. Birinde Heidi ve dedesi vardı. "Hani kızım dede?" diyordum o resme bakıyordun. Başında 10 cm tümör varken nasıl o kadar akıllıydın aklım almıyor. Birinde de Alaaddin ve sihirli lambası vardı. Onun önüne gidip üç dilek tutuyorduk seninle. "Kızım sağsalim çıksın, hiç bir engeli kalmasın, çok mutlu olalım" diyordum. Olmadı. Kızımsız elim bomboş ağlayarak çıktım hastaneden. Sana söz vermiştim çıkınca sana Barbie alıcam, çadır alıcam, içinde evcilik oynayacağız diye. Olmadı oynayamadık. Bir Barbie bebek aldım senden sonra çantama koydum. Sokaktaki simitçi çocuğa "kız kardeşin var mı?" dedim. "Var abla beş yaşında" dedi. Bebeği ona verdim kardeşine götürdü. İnşallah sen de o çocuğun mutluluğunu görüp mutlu olmuşsundur.Elimden ancak bunlar geliyor. Bir çocuğu sevindirirsem güldürürsem sen de mutlu olursun diye düşünüyorum.
Seni çok seviyorum. Çok özledim.Hala rüyama gelmedin. Çok ağlıyordum ondan mı gelmedin? Daha az ağlıyorum artık sen rahatsız olma diye. Bir kerecik gel "Annecim ben iyiyim üzülme" de öpiyim seni lütfen. Rüyada kokunu da duyar mıyım acaba? 



5 Ekim 2016 Çarşamba

Neden?Nasıl?

Zeynep 10 Ekim geliyor. Geçen sene bugünler hastane valizine neler koysam eksik var mı diye düşünüyordum. Çikolata siparişi veriyordum. Lohusa şerbeti malzemelerini hazırlıyordum.  Gül lokumlarını pembe kağıtlara koyup nazar boncuklu kürdanlarla süslüyordum.Ultrasonda senin yüzünü görmeye çalışıyordum. Heyecandan, mutluluktan ölüyordum. Şimdi. Şimdi de üzüntüden ölüyorum.
Ben bir yıl önce doğum yaptım. Ama bebeğim yok kucağımda. Sürekli "Allahım benim kızım öldü" diyorum sanki Allah bilmiyormuş gibi. Aslında kendimi inandırmaya çalışıyorum. Bu cümleyi çok kurarsam kabul ederim belki. İnanırım belki. Aklım almıyor çünkü. Mama sandalyesinde oturup oyuncak oynayan kızım yok. 8 ay elele uyuduğum için yatarken sırtımı bile dönmediğim kızım yok. "Zeyneeppp napıyosunn?" deyince heyecanlanıp çırpınan kızım yok. Biri bana açıklasın. Neden?
Bu tümör ne zaman oluştu, nasıl bu kadar büyüdü, nasıl hiç anlaşılmadı?Başımıza bunlar nasıl geldi?Doktorlara soruyorum elimde Mr cd si raporu koşturuyorum. Nerede yanlış yaptık da öldü kızım diyorum. Bir yanlış olmalı değil mi?Yoksa ölmezdi neden ölsün minicik bebek? Doktorlar bile kader diyor. Bilemeyiz diyorlar. Doğumsaldır diyorlar.Kesin net cevap veren olmadı henüz.Bunlar ilk senin başına mı geldi annecim?
Ben sensiz nasıl yaşıyorum?Nasıl yiyorum?Nasıl ayakta duruyorum, nasıl işe gidiyorum?
Ruh gibiyim. Sanki herşey benim dışımda gelişiyor?Ben bir yerden seyrediyorum. 
Her duyan sabır diliyor. Belki o dualarla ayaktayım hala. Çünkü yavrunun ölmesini düşününce bile kötü olursun. Benim yavrum gerçekten öldü. Ben fotoğraflarıyla konuşuyorum. Bebeğiyle uyuyorum.Mezarına gidip Yasin okuyorum. 
Benim şu an doğum günü partisi hazırlığı yapmam gerekiyordu. Sana tütülü elbise arıyor olmalıydım. Altında "Zeynep 1 Yaşında" yazan ayakkabılardan sipariş etmem gerekiyordu. Kısmet olmadı. Çok canım acıyor. Sabır Allahım Sabır...


22 Eylül 2016 Perşembe

Çok Özledim







Seni Çok Özledim Zeynep
Çok yoruldum annecim
Sensiz yaşamaya çalışmaktan çok yoruldum
Doğum günün yaklaşıyor. Canım çok acıyor.
Dayanamıyorum.
Olanları anlayamıyorum. 
Ne yapacağımı bilemiyorum.
Evde ağlıyorum. İş yerinde ağlıyorum.Yollarda ağlıyorum. 
Cuma gittiğin için Cuma günlerini, Cumartesi seni toprağa koyduğum için Cumartesileri, Pazartesi beynindeki tümörü öğrendiğim için Pazartesileri sevmiyorum. 
Ayın 10 unda gelip 10 unda gittiğin için 10 rakamını sevmiyorum.
"Beyin" lafı geçince kötü oluyorum. "Beyin" resmi görünce kötü oluyorum. 
"Kalp" denince kötü oluyorum. Senin minicik kalbinin nasıl durduğunu düşünüyorum. Ölüyorum sanıyorum ölemiyorum.
İyi değilim annecim. Ben sensiz hiç iyi değilim. 
Pamuk ellerini, ayaklarını, düğme burnunu, ağzını, o kibar gülüşünü, karbeyaz tenini, mis kokunu, boncuk gözlerini, tırnaklarını, herşeyini özledim. 
Babanla gözgöze geliyoruz bazen. Baban "Zeynep'e mi gitmek istiyorsun?" diyor. "Evet" diyorum. 
"Zeynep'e gidelim."
Sana geliyoruz. Dua ediyorum. Mezar taşını öpüyorum. Sana arkamı dönüp geliyorum sonra. Seni orda bırakıyorum. Elimi tutmadan uyuyamayan kızım toprağın altında bensiz uyuyor.  
Yanıyorum. Nefes alamıyorum.
Seni Çokkk Seviyorum.
Yardım et Allahım
Sabır Sabır....

7 Eylül 2016 Çarşamba

Gidişinle Neler Öğrendim?




Meleğim, Boncuk Gözlüm, Mis Kokulum
Senin gidişinden ben neler öğrendim biliyor musun?
"Burnumun direkleri sızlıyor" denir ya o gerçekmiş. Gerçekten insanın burnunun direkleri sızlıyormuş. Senin resimlerine bakınca, videolarını seyredince, sesini duyunca, seninle günlerimizi düşününce burnumun direkleri sızım sızım sızlıyor.
Senden önceki özlemler yalanmış. Gerçek özlem evlat özlemiymiş.Ama ne özlemek!Ciğerleri yanarmış meğer insanın özlemden. Kavrulurmuş baştan aşağı.
Çaresizlik, evlada bir daha dokunamamakmış. Başka herşeye çare varmış. Evladını geri getirememek asıl çaresizlikmiş.
Ne ev ne araba ne para ne pul. Yokluk, sensizlikmiş. Yokluk her sabah "Zeynep Yok" diye uyanmakmış.
Mutluluk, sevdiklerinin, çocuklarının sağlıkla yanında olmasıymış. Meğer ben sen kucağımdayken ne mutluymuşum. Dünyada benden mutlusu yokmuş.
Nefes almak yaşamak değilmiş. Yaşamak, yaşama sevinciyle nefes almakmış. Yaşama sevinci çok önemliymiş. Evladının nefesi durunca sen nefes alamazmışsın. Aldığın nefesten bile utanırmışsın.
Plan program yapmak gereksizmiş. Birgün evden çıkıp dönemeyebilirmişsin. Beş gün sonra canından çok sevdiğin kızın ölebilirmiş. Pişirdiğin yemeği yemek bile kısmet olmayabilirmiş. Bebeğine özenle yaptığın çorbayı hiç yediremeyebilirmişsin.
İnsanlarla kavga etmek, küsmek, darılmak boşmuş. Bir daha göremeyebilirmişsin.
Dert sandığım hiçbir şey dert değilmiş. Dert, senin pamuk yanaklarını öpememekmiş.
Hasret gidermek, giydiğin son kıyafetleri koklamakmış. Hem de kokusu gider mi diye korka korka.
Birgün tek duan "sabır ver Allahım" olabilirmiş. Gerçekten de Allah sabır veriyormuş. Evladını toprağın altına koyup sen toprağın üstünde hala yaşayabiliyormuşsun. Yemek yiyip uyuyabiliyormuşsun.
Ölümün yaşı sırası yokmuş. 8 aylık bebeği bile bulabiliyormuş.
İnsanın bir kızı olması çok güzelmiş. Kızın da ayrı tadı varmış.
Yorgunluk, sabaha kadar saat başı seni emzirmek, bütün gün kucağımda seni taşımak değilmiş. İyi olmaya çalışmaktan, sensiz yaşamaya alışmaya çalışmaktan daha çok yorulacakmışım meğer.
Ümitsizlik, artık asla eski ben olamayacağımı, göğsümdeki bu yükün hiç geçmeyeceğini, eskisi gibi gülemeyeceğimi bilmekmiş.
Seninle anne kız ne güzel günler hayal ederken meğer "Zeynep'ten Önce" ve "Zeynep'ten Sonra" diye iki hayatım olacakmış ve ben bundan sonra sana kavuşabilmek, sana cennette sarılabilmek hayaliyle yaşayacakmışım.






22 Ağustos 2016 Pazartesi

Yeni Ben




Canım yavrum
Senin ömrünün bu kadar kısa olması, hayatının böyle sinsi bir tümörle son bulması, bu dünyaya dair ne varsa tadamayışın, bizimle olamayışın, yapamadıklarımız, yaşayamadıklarımız beni o kadar üzüyor ki.
Bir yandan bunlara üzülürken bir yandan da babana ve kendime çok üzülüyorum. Çünkü biz artık evlat acısını tatmış insanlarız. Çocuğu ölen bir insan artık asla eskisi gibi olamaz.
Ben çok konuşur çok güler çok da güldürürdüm. Artık konuşamıyorum bile. Konuşmaya değer gelmiyor cümleler. Gülemiyorum artık. Senin güzel vücudun toprağın altındayken neye gülebilirim ki ben?
Anneni tanıma fırsatın olmadı kızım. Keşke tanıyabilseydik birbirimizi.Ben değişiklikleri sevmem annecim. Gittiğim yolu, oturduğum semti, giyim tarzımı, makyajımı değiştirmem. Hep başka birşey sipariş etmeye niyetlenip her seferinde aynı şeyi yerim. Dikkat çekecek şeyler giyemem, saçlarım yıllardır aynı renk ve boydadır. Pek makyaj yapmam. Sadeliği doğallığı severim. 
Bu kadar değişikliğe kapalıyken bu kadar tekdüze yaşarken senin gidişinle "ben" değiştim. Semtini değiştiremeyen benim, kişiliğim değişti. Yepyeni bir benle yaşıyorum artık. O kadar zor ki annecim. Farklı bir insan oldum artık. Benim kızım öldü. Bu gerçekle ömrümü tamamlamak zorundayım. Hani başka bir derdi olur insanın maddi ya da manevi. Yine üzülür ama zaman geçer ya çözer ya da çözmese bile unutur. Borcu vardır öder, birine kırılır küser barışır, haksızlığa uğrar üzülür ağlar unutur. Ne biliyim annesi babası halası teyzesi ölür ama onların kendinden önce öleceğine hazırlamıştır kendisini. Yine çok üzülür ama evlat acısı gibi dert var mı? Evlat acısı unutulacak bir dert değil. Geçecek bir şey değil. Çözülecek bir şey değil. Bitecek bir acı değil. Bu yükle bu yürek yangınıyla son nefesine kadar yaşamak zorundasın. Elinde olmadan bir günde değiştiriyor insanı.Ben değişemem değişikliği sevmem diyemiyorsun. 
Herkes sana o acıyan gözlerle bakıyor. Herkes "hayat devam ediyor" diyor. "Hayat" tan ne anladığınıza bağlı hayatın devam edip etmediğine karar vermeniz. Bilmiyorlar. Hayat dedikleri şey nefes almak. Ama her nefes alan hayatta mı?Her nefes alan yaşıyor mu?Hayır yaşamıyor. Nefes almak "hayat" değil. Hayat çocuklarının sağlıklı olması demek. Abinin de ciddi sağlık sorunları oldu. Hala devam eden takip ettiğimiz rahatsızlıkları var. İnsanın çocuğunun sağlığıyla sınanması çok zor. Benim bu sınavım abine hamileyken başladı. Ben zaten 8 senedir yüreğim ağzımda yaşıyordum. Sana hamileyken o testler ayrıntılı ultrasonlar yapılana kadar sevinemedim bile. Evladı sağlıklı olup da ufak şeyleri dert edenleri hep uyardım kızdım. Yapmayın bu dert değil dedim. Şükür de ettim hep beterinden sakla diye dua ettim. Ama daha büyük sınav yine beni seçti. Evladımın ölümüyle sınandım. Kimsenin bunu anlamasını beklemiyorum. Anlamasınlar zaten kimse yaşamasın bunu. Ama ben su içerken bile boğazıma duruyor. Çünkü sen nefes bile alamazken ben o suyu içime sindiremiyorum. Evlat acısıyla yaşamak böyle birşey. Senin yapamadığın ama benim yapabildiğim ne varsa benim yüreğime yük. Utanç sebebi. Benim kızımın karbeyaz vücudu toprak altındayken benim hayatım eskisi gibi devam edebilir mi? Böyle birşeyin benden beklenmesi insani mi? Ağlama demek artık soruşturma bu tümörü bırak sorgulama demek insani mi?Ben de insanım. Ben seni dokuz ay içimde sekiz ay kucağımda taşıdım. Senin gidişini bu kadar kolay kabullenmemi beklemek adil mi?
Bir yavrun daha var artık bu kadar üzülme diyorlar. Üzülmemem mümkün değil. Tabi ki hala şükredeceğim çok şey var biliyorum. Ama artık benim vücudumun yarısı ölü yarısı hayatta. Kalbimin yarısı Onur yarısı Zeynep. 10 Haziran' da ben de seninle öldüm ve yeni bir ben olarak doğdum. Senden sonra, 39 yaşında yeni tanıştığım Çiğdem olarak hayatımı devam ettirmek zorundayım. 
SENİ ÇOK ÖZLÜYORUM

18 Ağustos 2016 Perşembe

Melek Zeynep



Meleğim

Senden sonra her şey mahsun
Şarkılar hep hüzünlü
Keman ağlıyor sanki senin kısacık ömrüne
Klarnet son gününü anlatıyor...
Mahvolmuş gülerek ölüme gidişine
Kuşlar mahsun günlerdir...
Camı açıp "Günaydın kuşlaarrr Zeynep uyandıııı" demiyoruz diye.
Çiçekler bizi hiç koklamadı diye boyunlarını bükmüşler
Salıncaklar da sana küsmüş...
Onlara hiç binmemişsin
Koskoca deniz çok üzgün...
Küçük beyaz ayaklarını dalgalar öpememiş bir kere
Kedilerin başını da okşamamışsın
Köpekleri de kovalamamışsın
Çıplak ayak çimlere basmamışsın hiç
Kuğuluparkta kuğular seni beklemiş...
Onlara simit atmamışsın
Aslında sen bu Dünyayı yaşamamışsın
Dünya gözüyle değil melek gözüyle görmüşsün buraları
Melek gelmiş melek gitmişsin
Dünya seni kirletmeden pürüpak bizi teketmişsin
Cennet kapısında bize şefaat edecekmişsin
O güne kadar Rabbim bize sabırlar bahşeylesin